Köyde geçirdiğim 2. günün sabahı yengemin lazca “Hadi lan, kalkın daha kıvrınıyormusunuz” gibisinden sesiyle uyandım..Saat mi?Saat tam “6.30″..Gece kaçta mı yattık?Tam “23:45″..
Neyse, kahvaltımızı ettik ailecek, sonrada paketleri arabaya taşıdık.Yola çıktığımızda saat “7.20″‘ydi.Neyse köyden çıktık, ormana girdik.İlk darbeyi burda aldık.Babamı babalar günü için arayacaktım ki telefon çekmiyor.Neyse boşver dedik.Arabada amma sıkışıktı.Ama şükrediyordum bagajda değilim diye.Gittik 30-40 km. kadar, bir tabela gördük küçücük.Tabelanın üzerinde:
ORMAN YOLU
Dupnisa-Yahyaveren (7.5 km)
yazıyordu.Annem mağaraya giderken toprak yoldan girildiğini söyleyip bizi bu patikaya soktu.Yolda hiç lastik izi filan yoktu.Otlarda hiç ezilmemiş gibi dimdikti.Neyse girdik yola yarım saat gibi bir süre gittikten sonra boş bir araziye vardık.Orman içinde kapalı boşbir yer.Biraz mola verdikte sonra tekrar geri döndük.Yola dönerken bir sapak dikkatimizi çekti.Ordada bir süre gittikten sonra yolun bittiğini, taşlarla kapatıldığını gördük.Kızdık kızdık geri döndük.O kadar vakit kaybettirdi bize, bari başkaları kaybetmesin diye o tabelayı çıkardık yerinden.Gittik gittik uz gittik dere tepe düz gittik sonunda “Dupnisa 10 km” yazan tabelaya vardık.Saptık yola serin suların olduğu derenin üstünden geçtik fakat mağara filan yoktu.Gittik orda piknik yapan bir kaç arkadaşa mağara nerde diye sorduk.Bayıra gidin orda Dupnisa diye bir tabela çıkacak dediler.Bizde yoldan dümdüz gittik.Dayımda süper zeka, çok yaratıcıymış arabayı salarak bayırdamıyız değilmiyiz diye kontroller yaptı.Mağaraya vardıkta ne değişti?Önce arabayı piknik alanının yakınına çektik.Eşyaları taşıdıkda bu kısımda sandaletlerimin açık olması sebebiyle (:D) ayaklarım sırılsıklam oldu.Neyse bir süre oturduk konuştuk, muhabbet ettik.Sonra canımız sıkıldı bazılarımız mağaraya girmek istedi.Ben 4 kere girmiş olmama rağmen serinlemek için gitmek istedim.Bizim ekip kesinleşince bilet ücretlerini verdik de başladık mağaranın bulunduğu dağa tırmanmaya…

Mağaranın Girişi..
Mağaranın girişine vardığımız zaman hırkaları giydik ve mağaraya ilk adımımızı “Eüzü billahi

Benim benzetmem: Oturmuş Bir Adamın Sarkan Göbeği
mineyşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim” diyerek attık.Mağaranın girişi düzdü en arkada ben anneannemle yürüyorduk, önde halalarım, en önde ise kuzenlerim vardı.Merdivenler başlayınca halam anneannemle piknik alanına geri döndü.Ben hızlanıp kuzenlerimin yanına gittim.Kuzenlerim sık sık durup fotoğraf çekildiler.Bende arada sırada çekildim fakat onların çekildiği fotoğrafların sayısı yoktur yani.Fotoğraf çekilmek için yarasaların olduğu yere gittiler, flash ışığı yanınca yarasalar ürkmüş olacakmış ki 20-30 yarasa hızla yanlarından geçti.Kuzenlerim bir anlık panikle ikiside aynı anda kayıp yere düştü..Sonracığıma çıktılar oradan başka yerde yine kaydılar, bense arada sırada fazla kaygan olmayan yerlerde fotoğraf çekildim.Mağaranın sonuna vardığımızda biraz dinlendikte öyle geri döndük.Benim sırtımdan ise terler boşalıyordu.Kuzenlerim iki-üç kere düştüler yine.Geri dönerken kask takmış bir grup adama güldük fakat mağaradan çıktıktan sonra üzüldüm adamlar güvenlik önlemi alıyorlar bizde onlarla dalga geçiyorduk.O adamlar ise mağaranın sulu bölümünde keşif yapmak için gelmişler.Mağaradan çıktık dağdan inerek, piknik alanına geri döndük.Piknik alanına vardığımızda burnumuza güzel kokular gelmeye başlamıştı.Meğerse biz mağaradayken, onlar kanatları, köfteleri, patlıcanları, biberleri kızartmışlar.Afiyetle yedik yemeklerimizi.Nasıl hiç bırakmayı düşünmedim diye kendime kızıyorum göbek oldu taş gibi.Akşam üstü gelirken beni bagaja attılar, orda öyle başım döndü ki bayılmayayım diye kendimi zor tuttum.Köye vardığımızda, bir saat kadar uyumuşum.Annem zorla “Hadi kalk Lüleburgaz’a döneceğiz” diye kaldırdı.Arabadayken başım çatlıycaktı.Lüleburgaz’a geldiğim gibi yattım zaten, bu gün yeni yeni kendime geliyorum..
Benim haftasonum çok güzeldi;
Umarım sizinde haftaiçiniz süper geçer.
İyi Haftalar Türkiye!